Otomobillerin üreticiler tarafından açıklanan yakıt tüketim rakamları laboratuvar ortamında ölçülüyor. Ölçümler rüzgarsız ortamda, platform üzerinde sabitlenmiş aracın çekiş aksına direnç uygulanarak ve ortalama 62.6 km/h hız ile yapılıyor. Yani tüketimi olumsuz etkileyen her şey devre dışı: Aerodinamik olarak kusursuz şartlar altında, düz zeminde ve minimum ağırlık ile sabit hızda sürüş! Hal böyle olunca da ideal dünyada kalan bu rakamları gerçek yol ve trafik şartlarında yakalamak imkansız hale geliyor; günlük kullanımda ise otomobiller açıklanan rakamların yaklaşık %50 üzerinde tüketiyor… BMW’nin iddiasına göre LCI (facelift) operasyonu ile yeni bir 3 silindirli dizel motorla ve otomatik şanzımanla donatılan ikinci kuşak BMW 116d 3.4 litre/100 km tüketime sahip. Bursa ve İzmit arasında gerçek yol şartlarında ise BMW 116d Automatik daha iyisini yaptı ve 3.3 litre/100 km tüketti. BMW 1 Serisi’ni kompakt sınıfta “tek” yapan dinamikler, 3 silindirli 1.5 litrelik yeni dizel motor, 1.5 litrelik motorların BMW tarihindeki yeri, 8 ileri şanzımanın değişen ayarları, Coasting ve tasarruflu sürüş üzerine…

Boğaziçi Köprüsü’nü arkada bırakalı 90 km oldu, Çamlıca gişelerinden geçeli ise 73 km… 3 geniş şerit, Türkiye’nin en büyük şehrini başkente bağlayan Anadolu Otoyolu akıyor. Eğim yok, geniş kavisler dışında viraj yok, asfalt araziye “isyan” halinde: Yol coğrafyaya uyum sağlamıyor, dağları delip geçen tüneller ve vadilere yukarıdan bakan viyadükler yolu olabildiğince düz hale getiriyor. Tüm bunlar yolu kısaltmak için, tüm bunlar hız için; çünkü bunların hepsi yolda geçen zamanın azalması anlamına geliyor, her şey “zaman kazanmak” için. Yol keyif ile değil telaş ile akıyor. Otoban kültürü tam olarak bu… Çünkü otoyol, yolda iyi zaman geçirmek için değil daha az zaman geçirmek için var. Zaman değerli, gidilen yerde ise yapılacak çok önemli işler var (!)

Zaman geceyarısını geçti, BMW 116d Automatik’in hız göstergesi otoyol limitlerinin üzerine çıkmak için istekli davranıyor ve 200 km/h’ye kadar gücünden kaybetmeden kararlı şekilde hızlanıyor. Merak ettiğim asıl şey ise mütevazi güçteki bu kompakt otomobilin son hızı değil, aslında yollarda geçirdiği 10 yılın ardından BMW 1 Serisi’nin artık dinamizm anlamında ispatlaması gereken hiçbir şey yok. Niyetim çok başka, yapmak istediğim 1 yıl önce 116d EfficientDynamics ile yaptığım denemeyi aynı rotada, aynı saatte, aynı sürüş tarzı ile tekrar etmek:

İzmit (Batı çıkışı)” yazılı tabela 116d ve benim için Anadolu Otoyolu’ndan ayrılma vaktinin yaklaştığını haber veriyor. İzmit’in Batısında kalan bu ilk çıkış doğrudan şehir merkezine giriyor, Doğu’da kalan ikinci çıkışı kullanmak daha mantıklı, Doğu çıkışına devam ediyorum. 1090 m’lik Korutepe Tüneli’ne yaklaşırken tünel girişi üzerine yerleştirilmiş “80” yazılı ışıklı hız sınırı uyarıları gecenin karanlığında gözümü alıyor.

Tünel içerisinde radyo yayınları kesiliyor: Karayolları’nın özel trafik yayını bütün frekans bantlarını işgal etmiş. Güzel bir bayan sesi 116d’nin hoparlörlerinden “aracınızın farlarını mutlaka yakınız, trafik işaretlerine ve kurallarına mutlaka uyunuz. Karayolları Genel Müdürlüğü trafik kurallarına uyan tüm sürücülerimize iyi yolculuklar diler” diyor. 116d tünelden çıktığı anda kendisini vadiden 137 metre yüksekte Mustafa İnan Viyadüğü üzerinde buluyor. Viyadük sonundaki tepe üstünde ise Gültepe Tesisi var. Burası aslında bir kamyoncu durağı. İstanbul’dan İzmir yönüne giden otobüsler ve ayrıca birçok otomobil sürücüsü “zaman kazanmak için” Gebze Eskihisar’daki feribotları kullandığından körfezi dolaşmıyor ve bu noktaya gelmiyor, burası Ankara yönüne gidenler için de çok erken bir durak. Tesisin önünde dinlenmeye çekilmiş birkaç kamyon ve çekici var. Arka taraf ise otomobiller için. Burada çay güzel. Ayrıca reyonlarda insanın nereden tedarik edildiğini merak ettiği, kolay bulunamayacak türden ürünlerin yarattığı bir zenginlik var: Güçlü yapıştırıcılar, avadanlık setleri, çekme halatları, buğu çözücüler…

İnce belli çay bardağını masaya bırakıp sokak lambasının ışığı altında parlayan 116d’ye bakıyorum. Uzun motor kaputu, kısa tampon tekerlek mesafesi ve uzun aks aralığı ile karanlıktaki silueti bile otomobilin neden gerçek bir BMW olduğunu anlatıyor. Ben O’na zaten yıllardan beri aşığım. Yine de henüz bugüne kadar kullandığım en tasarruflu otomobilin direksiyonu başında olduğumun farkında değilim. Henüz 116d Automatik’in asıl yeteneklerini göstermesine izin vermedim. Otomobile olan hayranlığım henüz sadece taşıdığı BMW genleri kaynaklı eşsiz dinamizmi ile sınırlı. Henüz

Yeni 116d ile 1 Yıl Sonra Yeniden: Yeni Otomatik Şanzıman, Yeni Oranlar

BMW, 1 Serisi’nin ilk orijinal kuşağında (E87) baz dizel motor olarak 2.0 litrelik N47D20 motorun güç çıkışı düşürülmüş versiyonlarını kullanıyordu; 116d ve 118d modellerinin kaputu altında da 120d ile aynı dizel makine bulunuyordu. 120d’de 184 HP üreten bu N47D20 motorun gücü 118d’de 143 HP’ye, 116d’de ise 115 HP’ye düşürülmüştü. Aynı uygulama 2012 yılında gelen ikinci kuşak (F20) ile de devam etti. 116d global pazarda yine bu 1995 cm3’lük motoru kullanmaya devam etti. Otomobilin kaputu altındaki 116 HP ve 260 Nm’lik güç ve tork çıkışına ayarlanmış N47D20 motor ortalama 4.5 litre/100 km tüketiyordu ve 119 gr/km Co2 emisyonuna sahipti.

Ancak BMW, ikinci jenerasyon ile beraber karbondioksit emisyonu 100 gr/km’nin altında kalacak bir model hedefleyerek 1.6 litrelik yeni dizel motora sahip özel bir 116d versiyonu üretti. Araç özeldi, çünkü aynı zamanda BMW’nin EfficientDynamics adını verdiği gelişmiş bir verimlilik yönetimi, tasarruf ve çevre koruma paketi ile donatılmıştı. Otomobil 2.0 litrelik versiyonda olduğu gibi yine 116 HP ve 260 Nm üretiyordu. N47D16 kodlu bu 1598 cm3’lük verimli makine, ED programı ve uzun ayarlı son dişli ile 6 ileri manuel şanzımanlı otomobilin tüketimi 3.8 litre/100 km’ye, Co2 emisyonu ise 99 gr/km’ye düşmüştü. Otomobilin 1.385 kg’lik ağırlığı ve BMW geleneklerinden taviz verilmeden üretilen arkadan itişli şasisi dikkate alındığında ulaşılan tüketim ve emisyon rakamı büyük bir ilerlemeydi. 99 gr/km Co2 emisyonu aynı zamanda İngiltere ve Almanya dahil birçok Kuzey Avrupa ülkesinde 116d ED’yi vergiden muaf hale getirmişti.

Nisan 2014… Mütevazi güce sahip 116 EfficientDynamics’in her şeyi ile “harika bir BMW” olduğunu keşfetmek için ilk birkaç dakika yetmişti. Daha ilk kilometrelerde direkt direksiyonu, harika çalışan manuel şanzımanı, dengeli şasisi ve sürüş özellikleri ile kullanımı inanılmaz derecede keyifli olan otomobilin aslında şüphe edilebilecek tek bir özelliği vardı: BMW’nin 3.8 litre/100 km tüketim iddiası gerçek yol ve trafik şartlarında geçerli olabilir miydi? Gece yolun en boş olduğu zaman diliminde otomobil bu yeteneğini de kanıtlamıştı: Tüm dinamizminin yanında 116d ED sakin kullanımda gaz pedalına dikkatli basıldığında daha önce görülmemiş bir tasarruf potansiyeline sahip oluyordu. Otomobil, tırmanmaları ve trafik lambalarında yaşanan dur-kalkları da içeren Bursa ve İzmit arasındaki ekonomi sürüşünde 3.9 litre/100 km tüketmişti. Ben ise o gün otomobile aşık olmuştum…

Temmuz 2015… BMW 116d artık 3 silindirli yeni nesil bir dizel motora sahip. BMW’nin B37D15 kodunu verdiği bu makine 1.5 litre hacminde. Ayrıca otomobil gücünü 8 ileri ZF-8HP otomatik şanzıman ile yola aktarıyor. Ancak tork konvertörlü bu şanzıman hem dinamizm hem de tasarruf için yeni oranlara sahip. Otomatik şanzıman ile otomobil 1425 kg ağırlığında ve bu şanzıman yeni 116d Automatik’i 116d EfficientDynamics’den 40 kg daha ağır hale getiriyor. İlk bakışta otomobil artan ağırlık ve tork konvertörlü otomatik şanzımanı ile tasarruf iddiasından uzaklaşmış gibi duruyor… 1.5 litrelik 116d Automatik’in 1.6 litrelik manuel şanzımanlı 116d ED’den daha iyisini yapıp yapamayacağını görmek için yola koyuldum. 1 yıl önce 116d ED ile yaptığım gibi aynı rotada, gecenin aynı saatinde, aynı sürüş tarzı ile ve aynı ortalama hızı koruyarak.

3 Silindir ile 3.3 Litre Tüketim: “Kazanılmış Hızda Sürüş”

Çay bitti, gitme zamanı… Anahtara dokununca BMW uyanıyor: LED farlardaki Celis halkaları kadar kapı kollarındaki ışıklar da büyüleyici. Şanzımanı R pozisyonuna geçirmek için unlock butonuna basıp vites kolunu ileriye doğru bastırıyorum. Az önce otoyolda beni saran düşünceler direksiyonu toplarken teyit ediliyor: BMW’nin ergonomik kokpitine, mükemmel sürüş pozisyonuna ve net direksiyonuna sahip başka bir otomobil yok.

Gültepe Tesisi’nden çıktıktan 3 km sonra İzmit Doğu Çıkışı ile otoyoldan ayrılıyoruz. HGS gişesinden sonraki keskin sağ dönüş 116d’yi ve beni İzmit Terminali önündeki trafik lambalarına getiriyor. Artık D130 Karayolu üzerindeyiz, ya da Avrupa E Yolları sistemindeki ismi ile E881 üzerinde…

Kırmızı ışıkta beklerken, vites kolunun soluna yerleştirilmiş Driving Experience Control – diğer ismi ile Drive Performance Control – butonuna basarak 116d’yi Eco Pro (tasarruflu sürüş) moduna alıyorum, ardından iDrive’nin “Araç Bilgileri” menüsüne girip Seyahat Bilgisayarı’nın sıfırlıyorum. Ortalama tüketim sıfır, ortalama hız sıfır. Her şey yeni başlıyor… Fren pedalını bırakınca Start Stop fonksiyonu devre dışı kalıyor ve 3 silindirli B37 dizel motor yumuşak seslerle devirlenmeye başlıyor. 116d gecenin sakinliği içerisinde dahi hiçbir rahatsız edici gürültü çıkarmadan hızlanıyor. Uygulanan yeni izolasyon tekniği ve yüksek basınçlı ancak sessiz çalışan enjeksiyon sistemi sayesinde motorun sadece gürültü seviyesi düşük değil, motordan gelen sesler de bir dizel olduğunu gizleyebilecek kadar ipeksi (Bunun nasıl başarıldığını ve otomobile hayat veren yeni 1.5 litrelik B37D15 motorun nasıl bu kadar sessiz olabildiğini anlamak için ise kaputu açmak gerekiyor. Aşağıda bahsedeceğim.)

Bizi götüren D130 karayolu 1 km kadar sonra önümüze çıkan ilk yonca kavşakta yine Anadolu Otoyolu gibi İstanbul’dan gelen ve Doğu’ya doğru Ankara’ya uzanan D100 ile kesişiyor. Bu devlet yolu da Edirne’den başlayıp İstanbul’dan geçerek Anadolu Otoyolu’na ve Marmara sahiline paralel şekilde ama daha güneyden ilerliyor ve tüm Kuzey Anadolu’yu aşarak Ağrı’ya kadar gidiyor. Ben ve 116d ise Güney’e doğru devam ediyoruz. Yonca kavşakta yolumuz yükselip bu D100 yolunu keserek üzerinden geçiyor.

Yalova’ya kadar 63 km boyunca zemin neredeyse tamamen düz, çünkü D130 Karayolu deniz seviyesinden ayrılmadan sahil şeridini takip ediyor. Dalgalı arazinin yarattığı hafif eğimli çıkış ve inişler birbirini takip etse de yol sahilden ayrılmıyor. Çıkış demek tüketimin artması demek, ancak bu çıkışların arkasından gelen inişleri gazsız sürüş ile tamamlamak tasarrufa yardımcı oluyor. 116d Automatik’in bu inişlerde kullanacağı çok önemli yetenekleri var. Ancak sonra işin rengi değişecek, çünkü Yalova il merkezini geçtikten sonra Süpürgelik Geçidi’ne (Yalova Tepesi’ne) kadar 10 km’lik bir tırmanma başlıyor ve bunun son 5 km’sini oluşturan rampa sizi deniz seviyesinden 400 metrelik yüksekliğe taşıyor. Bu 5 km’lik tırmanma yakıt tüketimini altüst edecek kadar zorlayıcı eğime sahip.

116d Automatik şimdilik düz zeminde sahile paralel asfaltı takip ediyor. Otomobil 80 km/h hız ile ilerlerken işletim sistemi ZF-8HP şanzımanın 8. değil 7. vitesini kullanıyor. Otomobilde bulunan 8 ileri şanzıman diğer BMW modellerinde kullanılan 8 ileri ZF-8HP vites kutuları ile aynı değil. F20 LCI ile gelen yeni Steptronic şanzımanda vites oranları yeniden düzenlenmiş ve uzatılmış. BMW, 8 ileri şanzımanın 6. vites oranını değiştirmeden, ince ayarlar ile ilk 5 vitesin oranlarını kısaltmış, buna karşı 7. ve 8. vitesin oranlarını uzatmış. Burada BMW’nin değişen oranlar ile başardığı şey tasarruf sürüşler sırasında görev yapan üst vitesleri daha ekonomik hale getirmek, buna karşın dinamik kullanımda kendilerine daha fazla iş düşen alt vites oranlarını kısaltmak ve otomobilin hızlanmaların iyileştirmek. Son dişli ise değiştirilmemiş. Tüm bu müdahaleler ile motordan güç çalan otomatik şanzımanın neden olabileceği verim kayıpları da engellenmiş.

Şanzımanın BMW geleneklerine sadakati ise yine devam ediyor: 6. vites oranının 1.00 olması motorun torkunun doğrudan tekerleklere aktarılması anlamına geliyor, şanzıman motordan gelen döndürme gücünü müdahale etmeden arka aksa iletiyor. Aynı manuel BMW şanzımanlarının 5. vites oranının 1.00 olması gibi. Bu da bir BMW geleneği.

116d ile 85 km/h’nin üzerine çıkılmadığı sürece şanzıman 8. vitese geçmiyor ve hız 85 km/h altına düştüğünde de 8. vitesi bırakıp hemen 7’ye iniyor. Uzun oranlı 8. viteste 116 HP’lik motoru düşük devirde zorlamak yerine otomobil 7. vitesi kullanıyor. Bu ise otomobili daha tasarruflu hale getiriyor. Yani 116d yakıt ekonomisini beklenenin tersine şanzımanın en yüksek vitesinde değil 7. viteste başarıyor.

İzmit Başiskele sahilini kuzeyden güneye baştan başa geçen düzlük üzerinde Gölcük’e doğru ilerliyorum. Yol İzmit Sanayi Sitesi’ni 2’ye ayırarak içerisinden geçiyor ve buradaki kavşak yoldaki ilk trafik lambasına ev sahipliği yapıyor. Gecenin karanlığında birkaç yüz metre ilerideki lambanın yeşil ışığı yanıp sönmeye başlıyor, birazdan kırmızıya dönecek. Gaz pedalını bırakıyorum. 116d Coasting moduna geçiyor, motor ile tekerleklerin ilişkisi kesiliyor, motor devri rölantiye iniyor, 116d bir yelkenli gibi bir planör gibi akmaya başlıyor, tekerlekler motor kompresyonunun yavaşlatıcı etkisinden bağımsız, sürtünme kayıplarının minimuma indiği otomobil süzülüyor. Yaşanan “hafiflik” hissini tarif etmek ise kolay değil, çünkü otomobil bu sayede hızının kaybetmeden çok uzun mesafeleri kat edebiliyor, bu sırada anlık tüketim rakamı sıfırlanıyor. Orta konsol üzerindeki iDrive ekranında araç bilgisayarının mavi fonlu EfficientDynamics menüsü bir animasyon ile Coasting’in aktif olduğunu bildiriyor: Otomobilin arkaya uzanan şaftı, diferansiyel ve arka aks renk değiştiriyor. BMW, araç bilgisayarının Türkçe menüsünde bu Coasting özelliğine “Kazanılmış Hızda Sürüş” adını vermiş.

Devreye giren Start Stop fonksiyonu trafik lambasındaki beklemede motoru durdurarak tüketimi sıfırlıyor. İklimlendirme sistemi ise motor durduğunda da iç mekanı ideal ısıda tutmak için çalışmaya devam ediyor. Klima Auto modunda ve 22 derece sıcaklığa ayarlı. Üreticinin önerdiği gibi… Ancak tasarruflu sürüş modu Eco Pro’dan iklimlendirme sistemi de nasibini alıyor ve yakıt tüketimini düşürmek için sistemin soğutma kapasitesi düşüyor. Gece yolculuklarında bunu farketmek mümkün değil, ancak sıcak günlerin öğle saatlerinde Eco Pro ile sürüşü seçerseniz sistem zayıf kalıyor.

Trafik lambasındaki bekleme değil, ama bu bekleme sonrası yapılan kalkış ve hızlanma tüketimi artıracak. Burada da az tüketmenin bir yöntemi var: Kalkışları minimum tüketim ile yapmanın yolu gaz pedalına sonuna kadar basmak! Kulağa başta garip geliyor, ancak aslında gaza az basarak otomobilin sakin şekilde hızlanmasını “beklemek” daha fazla tüketime neden oluyor. “Gaza sonuna kadar basmak” sert ve hızlı kalkmak anlamına gelmiyor. Burada amaç otomobili olabildiği kadar çabuk seyir hızına ulaştırmak, ancak bunu yaparken de anlık tüketimin 15 litre üzerine çıkmasına izin vermemek. Diğer türlü, yani gaz pedalına yumuşak ama kesintisiz olarak basarak otomobilin hızlanmasını beklemek ise hem anlık tüketimi 20-25 litre’nin üzerine çıkarıyor hem de sürüş hızına çıkmak için daha fazla zaman gerektiğinden harcanan yakıt daha fazla oluyor. Tam tersine otomobil ideal sürüş hızına (80-90 km/h) daha hızlı ulaştığında anlık tüketim rakamı 2 haneli rakamlardan daha çabuk uzaklaşıyor. Yani burada kural tersine işliyor. Stabil sürüşlerde gaza az ve sabit basmak gerekirken, hızlanmalarda tersini yapmak ve sakin hızlanmak yerine gaz pedalına yüklenip daha kısa sürede seyir hızına çıkmak daha tasarruflu sonuçlar veriyor.

Bu trafik lambasının ardından Gölcük’e kadar 18 km boyunca hem başka ışık yok hem de asfalt düz. Gözlerim yol kadar gösterge panelini de dikkatle takip ediyor: 7. viteste 80 km/h ile ilerlerken devir saati 1.500’ü gösteriyor. Devir saatinin altındaki boşluğa ters olarak yerleştirilmiş analog anlık tüketim göstergesi 3.0 litre/100 km’de sabitlenmiş durumda. Orta konsolun üzerindeki iDrive ekranı ise ortalama tüketimin 3.3 litre/100 km olduğunu gösteriyor. Bu değerler 1.425 kg ağırlığındaki arkadan itişli ve otomatik şanzımanlı bir otomobil için rüya gibi rakamlar.

Gaz pedalına altında yumurta varmış gibi basıyorum. Daha ilk 10 km tamamlanmadan 116d bir sürpriz yapacağını hissettirmeye başlıyor. Çünkü geride kalan kısa mesafe ve takıldığım trafik lambasında yaşanan dur-kalk’a rağmen ortalama tüketim 3.3 litre/100 km. “Eğimsiz düz bir zeminde ilerliyoruz, tüketim ortalamasını bu seviyede tutmak 116d için zor olmasa gerek” diye düşünüyorum ama 63 km’lik bu düz asfalt aslında ekonomik bir parkur değil. Çünkü burada bu avantajı terse çeviren başka bir risk var. Yol onlarca “tuzak” ile dolu: Bu tuzakların ismi trafik lambası. Sahilde kurulmuş bir yığın kasaba ve yerleşim yeri bulunuyor, hatta bu kasabaların sınırını anlamak mümkün değil, binalar, mağazalar, siteler yol boyunca kesintisiz şekilde devam ediyor. Yol boyunca Golcük, Değirmendere, Karamürsel, Altınova, Tavşanlı, Taşköprü ve Çiftlikköy üzerindeki geçiş noktalarına ve kavşaklara onlarca trafik lambası yerleştirilmiş. Nüfus yoğun bu hat üzerinde 32 trafik lambası var. Kırmızı yanan her lambaya yakalanmak, her dur-kalk ve ardından gerçekleşen hızlanma yakıt tüketimini yukarıya çekiyor. İyi ki gece yarısı bu lambaların birçoğu aktif değil, yanıp sönen sarı ışık sayesinde durmaya gerek kalmadan bu lambaların büyük bölümünü geride bırakmak mümkün oluyor.

Asfalt tertemiz, sağ şeridin zemini de soldan farksız, zeminde prüz de yok, dalga da, ezilme de… 116d sağ şeritte ama bulabileceğim en temiz asfalt örtüsü üzerinde akıyor. Çünkü burada ağır vasıta trafiği neredeyse yok: İstanbul’dan İzmir yönünde giden tüm kamyon, çekici ve otobüsler yolu kısaltmak için Gebze Eskihisar ile Yalova Topçular arasında çalışan feribotu kullandığından körfezi dolaşmıyor ve buradaki asfalt da ezilmiyor. İstanbul – İzmir otoyolunun bir parçası olarak Gebze ve Hersek Burnu arasında yapımı devam eden asma köprü tamamlandığında feribot trafiği bu asma köprüye kayacak. Yol sakin ama özellikle sağ şeridin boş olması stabil sürüşü kolaylaştırıyor. Geride bıraktığım az sayıdaki ağır araçlardan en değerlisi ise dorsesinde taşıdığı 7 adet W205 Mercedes C Serisi ile bir Mercedes Axor oluyor. Axor yavaşlayıp hızımı kesene kadar birkaç km boyunca bu büyük aracın rüzgar tüneline girerek Mercedes’leri takip ediyorum. Geride bıraktığımız 63 km sonunda Yalova il merkezine girerken ortalama tüketim bilgisi 3.4 litre/100 km’yi gösteriyor. Daha önce kullandığım hiçbir otomobil bu rakamı yakalayamamıştı.

D130 burada sona erip D575’e bağlanıyor. D575 Karayolu bize daha acımasız davranacak: Yol D130 gibi düz değil, sahili de takip etmiyor. Tam tersine, D575 başladığı bu noktadan sonra dağlara dolanıp yüksek geçitlerden geçerek Bursa üzerinden Ege’nin içlerine kadar uzanıyor. Hem motorları hem de frenleri zorluyor. Yol üzerinde denizi gördüğü tek yer ise 116d’nin rotasının varış noktası olan Gemlik limanı. D575’in ilk 5 km’si hafif eğimli uzun bir düzlükten oluşuyor, üzerinde sadece düzlüğü kıran yumuşak bir sol viraj var. Burası yüksek hızlar için uygun olduğundan aynı zamanda bir radar bölgesi. Düzlüğün bittiği noktada sık sık trafik kontrolü yapılıyor. Bu noktadan sonra Süpürgelik Geçidi’ne (Yalova Tepesi’ne) kadar 5 km’lik bol virajlı bir tırmanma başlıyor. Bu rampa 116d’yi deniz seviyesinden 400 metre yukarıya taşıyor.

Yükseldikçe orman örtüsü sıklaşıyor, tepenin kuzeye bakan bu yamacı yıl boyu daha soğuk ve çam ormanları ile kaplı. Yükseldikçe değişen sadece bitki örtüsü değil, 116d’nin ortalama tüketimi de değişiyor. Rakım arttıkça tüketim rakamı da artıyor. Asfaltın bir yanı oyulmuş kayalar, diğer yanı ise vadi. Yolun Yalova Tepesi‘nde ulaştığı zirve Güney Marmara’nın en yüksek noktalarından birisi, kış şartlarında müdahale için burada Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ait büyük bir bakım merkezi ve tuz rezervleri bulunuyor. Tepeye vardığımız bu sırada önümdeki araç bilgisayarı ekranı ortalama tüketimin artık 3.9 litre/100 km’ye çıktığını gösteriyor. 5 km’lik sert tırmanma 65 km’lik çabayı heba ediyor. Ancak hem tüketim hala 4 litre’nin altında hem de bundan sonra yol şartları bizden yana ve BMW’nin elinde kullanacağı çok iyi bir silah var: Coasting.

Bu tepe noktasından sonra kalan 30 km deniz seviyesindeki Gemlik’e kadar uzun düzlüklerden ve hissedilmeyecek kadar az eğimli inişlerden oluşuyor. Yerçekimi artık BMW lehine çalışmaya başlıyor. Sağ ayağım sabit, eğimi öngördüğüm anda ise ayağımı gaz pedalından çekip 116d’yi yuvarlanmaya bırakıyorum. Otomobil tüm bu az eğimli inişlerde Kazanılmış Hızda Sürüş moduna (yani Coasting’e) geçiyor. Tepe üzerinden Orhangazi ilçe girişindeki trafik lambalarına kadar olan 11 km’nin tamamını gaz pedalına dokunmadan Coasting ile alıyorum. BMW 116d Automatik toplamda kalan 30 km’lik mesafenin 1/3’ünü gazsız sürüş ile geçmeyi başarıyor (!) ve asıl mucizesini burada gerçekleştiriyor: Yol şartları imkan verdiği ölçüde ayağımı gaz pedalından çekerek otomobili sık sık akışına bırakıyorum. Her gazsız sürüş sırasında devreye giren Coasting tasarruf potansiyelini biraz daha iyileştiriyor. Coasting modunda otomobil “süzülürken” anlık tüketim ise 0.3 – 0.7 litreyi gösteriyor. Kilometreler ilerledikçe tüketim ortalaması aşağı düşüyor, Gemlik’e birkaç km kala 3.3 litre/100 km’ye iniyor.

Ulaşılan rakam otomobilin teknik altyapısı ve ağırlığı dikkate alındığında küçük bir mucize. “3.2 litre’yi görür müyüm?” diye kendime soruyorum, ama olmuyor. Gemlik önündeki trafik lambalarının ardından başlayan 1 km’lik tırmanmanın sonunda 116d’yi kenara çekiyorum. Burası Marmara Denizi’ni gördüğümüz son yer oluyor.

İzmit ile Bursa arasındaki toplam 102 km’lik bu güzergah Gemlik’i geçtikten 1 km sonra şair Orhan Veli‘nin “Gemlik’e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma” dediği tepe üzerinde sona eriyor. Gerçekten de burası İzmir‘den İstanbul‘a doğru yola çıktığınızda İzmir’in ardından denizi gördüğünüz ilk nokta. Noktayı ise 116d koyuyor: Trafik lambaları, dur-kalklar ve tırmanmalar içeren; deniz seviyesinde başlayıp yine deniz kenarında noktalanan 102 km’lik bu parkurda bu harika otomobil 3.3 litre/100 km ile yetinmeyi başarıyor.

Bir not: 116d, bu noktadan 30 km sonra Bursa şehir merkezine 3.5 litre/100 km ortalama tüketim ile girdi.

Karoser ve İç Mekan: LCI ile Gelen Yenilikler

BMW’nin LCI (Life Cycle Impulse) adını verdiği makyaj operasyonu ile gelen yeni farlar hem geleneksel çizgileri ile alışılmış BMW yüzüne daha yakın hem de kullanılan LEDler ile aydınlatma kapasiteleri daha yüksek. Far grubu içerisinde gündüz farları, park ışıkları ve sinyal lambaları dahil olmak üzere tüm aydınlatma elemanları LED teknolojisine sahip. Gündüz farı görevini yapan ve Celis adı verilen Corona halkaları ise çember formlu tasarımları ile artık BMW kimliğinin bir parçası durumunda. LED’ler sadece daha iyi aydınlatmak ile kalmıyor, geleneksel ampüllere göre yarı yarıya daha az enerji harcıyor. Dış dikiz aynaları üzerinde bulunan sinyal lambaları da LED’lerden oluşuyor.

Ancak bilinmesi gereken önemli bir şey daha var: 1 Serisi’ni LED farlar ile değil standart Halojen farlar ile sipariş ederseniz ve far ampulünüz arızalanır ise ampul değişimi yapmak biraz zahmetli bir işlem. Çünkü BMW 1 Serisi’nin kısa far ve sinyal ampulleri ancak çamurluk davlumbazı içerisinden değiştirilebiliyor. Ampullere erişmek için davlumbaz (tekerlek muhafazası) içerisinde bulunan kapağın sökülmesi gerekiyor. Sağlıklı bir işlem ise ancak ön lastiğin sökülmesi ile yapılabilecektir. Uzun far ampullerine ise kaput altından erişilebiliyor.

Otomobilde BMW böbrekleri ve hava girişleri artık daha büyük. “Geleneksel görünüme dönüş” ön yüzde olduğu gibi arkada da devam ediyor. Claus Luthe’nin 1986’da yarattığı L-Shaped stoplara F20 de kavuşmuş oldu. Büyü daha otomobile yaklaşıp kilitleri serbest bırakmak için anahtara dokunduğumda başlıyor: Kapı kollarının altından sızan ışıklar gerçekten etkileyici görünüyor. Jantlar için ise aynı şeyi söylemek mümkün değil: LCI operasyonu ile gelen ve Star-Spoke olarak adlandırılan 654 kodlu 5 kollu bu jantlar otomobilin güçlü görünümünü tamamlamaktan biraz uzak kalıyor (V-Spoke olarak adlandırılan 378 kodlu 5 çift kollu jantlar çok daha iyi seçim olurdu.)

1 Serisi’nin geri vites kamerası da BMW 3 Serisi’nde olduğu gibi arka plaka yuvasının üst ortasında yerleştirilmiş. Ancak 1 Serisi’nin plaka yuvası 3 Serisi’ndeki gibi bagaj kapağı üzerinde değil de arka tampona entegre olduğundan kamera biraz daha aşağıda kalıyor ve bu nedenle kamera daha sınırlı görüş alanına sahip.

BMW, 1 Serisi’nde Gelişmiş Gösterge Paneli‘ni hala bir opsiyon olarak sunuyor. Ancak otomobil ile gelen standart analog gösterge panelinde ise 1 Serisi’ni 1980’lerin ve 1990’ların BMW modellerine biraz daha yaklaştıran güzel bir değişiklik yapılmış. LCI öncesi gösterge tablosunda soldaki hız göstergesinin altında aşağıya doğru bakan bir gösterge ile yakıt seviyesi gösteriliyordu, ancak sağda konumlandırılan devir saatinin altı ise boş bırakılmıştı. Bu boşluğa yine depo göstergesi gibi ters konumlandırılmış şekilde analog bir anlık tüketim göstergesi yerleştirilmiş. Bu değişikliği en fazla 1980’li ve 1990’lı yılları BMW modelleri ile geçiren ya da bu modelleri kullanmış olanlar sevecektir. Ayrıca bu analog göstergenin varlığı, panel ortasındaki araç bilgisayarı ekranından anlık tüketim seçeneğinin çıkarılmasına neden olmuş.

LCI ile beraber iklimlendirme sisteminin ekran rengi de turuncudan griye döndü. Gece olduğunda ya da karanlık mekanlarda ise sisteme ait bilgiler siyah zemin üzerine beyaz renkli olarak gösteriliyor. Sıcaklık derecesini gösteren rakamlar da yeniden ve daha zarif şekilde tasarlanmış.

iDrive: Spor Göstergeler ve Kazanılmış Hızda Sürüş ile Güçlenen Eco Pro Modu

F20 BMW 1 Serisi’ndeki en önemli yenilikler ise kaput altında ve iDrive sisteminde: BMW, bir otomobilde görebileceğiniz en fonksiyonel ve zengin multimedya ve araç bilgi yönetimi sistemi durumunda olan iDrive’da geliştirmeler yapmaya devam ediyor. Zaten kusursuz olan sistemde 1 Serisi için de bazı ince fikirler hayata geçirilmiş: Araç bilgileri menüsünün içerisine Spor Göstergeler seçeneği eklenmiş. Sürücü bu menüden 2 dairesel grafik eşliğinde anlık olarak BMW 1 Serisi’nin kw cinsinden ürettiği motor gücünü ve Nm cinsinden motor torkunu takip edebiliyor.

iDrive’daki asıl etkileyici yenilik ise Efficient Dynamics menüsü içerisinde yapılmış: Otomobili Eco Pro sürüş moduna aldığınızda görüntülenen bu menüde, bu tasarruflu sürüş modunu yapılandırmak için artık 2 değil 3 seçenek var. LCI öncesi burada sadece hız limiti (130 km/h) ve iklimlendirme kontrolü seçenekleri bulunuyordu. Ayrıca Eco Pro sürüş modunu yapılandırmak için ekrana getirilen 3 seçenek ile tasarruf kapasitesinin ne kadarının kullanıldığı da burada gösteriliyor.

Eklenen üçüncü seçeneğe Türkiye paketi ile gelen Türkçe menüde “Kazanılmış Hızda Sürüş” adı verilmiş, yani BMW 1 Serisi de artık otomatik şanzımanlı modellerinde Coasting (yelkenli sürüşü) özelliğine sahip. Bu fonksiyon, motor ile şanzımanı ayırarak, motor kompresyonunun otomobili yavaşlatmasını engelliyor ve sürtünme kayıplarının önüne geçerek aracın daha uzun mesafe kat etmesini sağlıyor. Ancak BMW burada da güvenlik önemleri almış: Kazanılmış Hızda Sürüş sadece 50 ile 160 km hız aralığında çalışıyor, Eco Pro modundan çıkıldığında, DTC devre dışı bırakıldığında, akü şarj seviyesi belirlenen düzeyin altına düştüğünde ya da 1 Serisi’ne bir römork bağlanırsa devre dışı kalıyor. Ayrıca hız sabitleyici kullanılırsa fonksiyon yine çalışmıyor.

Tüm bunlar BMW 1 Serisi’ni çok yüksek tasarruf potansiyeline sahip bir otomobile dönüştürüyor.

Motor ve Şanzıman: Sihirli Oran 0,93

BMW’nin dizel motorları yıllardır sihirli bir formülü uyguluyor, hem de hangi hacimde olursa olsun: 0,93… Bu 0,93 sayısı nedir? BMW’nin en fazla güvendiği dizel makine 2.0 litre hacmindeki N47D20. Hemen tüm BMW modellerine hayat veren bu motor farklı güç çıkışlarına sahip: Örnek olarak, motorun 316d’de 116 HP ile başlayan kariyeri 325d’de 218 HP’ye ulaşıyor. En ünlüsü ise 320d ve 520d’de kullanılan 184 HP’lik versiyon. N47D20’nin silindir çapı 84 mm, strok’u ise 90 mm. Silindir çapı’nın strok’a oranı ise 0,93 (84/90).

BMW bu ideal oranı ürettiği diğer dizel motorlarda da muhafaza etti: BMW 116d EfficientDynamics için geliştirilen 1.6 litrelik N47D16 dizel motorun bloğu da aynı oranlara sahipti. Silindir çapı 78 mm olan motorun strok’u da 83,6 mm idi: Çap strok oranı yine 0,93. BMW modellerinde 2013 yılından bu yana aşamalı olarak 2.0 litrelik N47D20 motorun yerini alan yeni 2.0 litre B47D20 motor da aynı oranları koruyor. 116d Automatik’in kaputu altında bulunan 3 silindirli 1.5 litrelik B37D15 motor da bu kurala sadık kalınarak geliştirilmiş.

Bu bir tesadüf değil, 3 silindirli 1.5 litrelik bu yeni B37 dizel motor 4 silindirli 2.0 litrelik B47 motorların bir silindir azaltılmış versiyonu. BMW’nin yeni modüler motor stratejisi bu kural üzerine kurulu: Motorlarda her bir silindir 500 cm3 hacminde. BMW, her bir silindirin hacmini sabit tutarak ancak silindir sayılarını değiştirerek değişik hacimlerde motorlar üretiyor. Bu da hem motorlar arasında çalışma karakteri ve verimlilik anlamında bir standart getiriyor, hem de artan üretim maliyetlerini kontrol edilebilir seviyelerde tutuyor.

Aslında BMW, 2001 yılında E46 320d’nin kaputu altına yerleştirdiği 2.0 litrelik M47D20 TU motordan bu yana, yani 15 yıldır tüm dizel motorlarında bu standart oranı koruyor (Daha önce BMW’nin ürettiği sıralı 4 ve 6 silindirli dizellerinde bu oran 0,95 idi – çap 84 mm x strok 88 mm)

Yeni 3 silindirli 1.5 litrelik B37D15 motor da 116d EfficientDynamics modelinde kullanılan 4 silindirli 1.6 litrelik N47D16 ile aynı ruhu ve aynı motor bloğu oranlarını taşıyor (0,93); ancak 1.6 litrelik motordan birkaç önemli noktada ayrılarak öne geçiyor: Birincisi, yeni motorda daha gelişmiş bir Common Rail enjeksiyon sistemi kullanılıyor, enjektörler yanma odasına 2.000 bar basınç ile püskürtme yapıyor. 1.6 litrelik dizelin enjektörleri ise 1.600 bar basınç ile çalışıyordu. Artan püskürtme basıncı daha yüksek hassasiyet ve verimlilik anlamına geliyor. İkincisi, yeni 1.5 litrelik motor çok daha sessiz bir makine. Rölantide traktör gibi tıkırtılar çıkaran 1.6 litrelik N47 dizelin tersine 1.5 litrelik B37 motor hem rölantide hem de devirlenirken dizel olduğunu belli etmeyecek kadar sessiz ve yumuşak çalışıyor. Bunu sağlayan ise sadece motorun tasarımı ve yeni enjeksiyon sistemi değil. BMW motorun üzerini örten plastik kapağın dışında B37 motoru açık kalan diğer bölümlerini esnek bir materyal ile kaplamış. Sadece yaydıkları yüksek ısı ve soğutma ihtiyacı nedeniyle egzos manfoldu ve manifolda bağlı çalışan turbo türbini açık bırakılmış. Bu battaniye benzeri akustik kapaklar sesi kaynağında yok ederek motor gürültüsünü düşürüyor. Yine aynı nedenle, bu akustik örtülerden dolayı kaputu açıp motoru incelemek de mümkün olmuyor.

3 silindirli B37D15 motor tam bir çok yönlü yetenek durumunda. İstendiğinde benzinli bir motor gibi 5.600 devir çevirebiliyor ve mütevazi gücüne rağmen keyifli bir sürüş makinasına dönüşüyor; istendiğinde ise daha 1.750 devirde gelen 270 Nm tork sayesinde bu düşük devir düzeyinde 7. ve 8. viteslerde kullanıma imkan vererek sessiz ve ekonomik sürüşler sağlıyor.

BMW 116d Automatik aynı zamanda yüksek bir son hız potansiyeline sahip: 5.600 devir çevirebilme kapasitesi her dizel makinenin başarabileceği bir şey değil; ayrıca ZF-8HP’nin 8. oranı da çok uzun ayarlanmış; otomobil 8. viteste her 1.000 devir artışında 70 km/h hız kazanıyor. Böyle olunca da BMW 116d’nin daha 4.000 devirde 240 km/h’ye ulaşması gerekiyor, ancak otomobilin son hızı 200 km/h’de sınırlandırılmış.

Şanzımanda Yeni Oranlar

Yeni olan sadece B37 motor değil: Motor gibi yeni olan diğer 2 şey daha var: Motoru gücünü manuel BMW şanzımanı ile değil, 8 ileri otomatik şanzıman ile yola aktarıyor. Daha önemlisi ise bu ünlü 8 ileri ZF-8HP şanzıman artık yeni oranlara sahip. BMW, 8 ileri şanzımanın 6. vites oranını sabit tutup ince ayarlar ile ilk 5 vitesin oranlarını kısaltmış, buna karşı 7. ve 8. vitesin oranlarını uzatmış. Burada BMW’nin amacı agresif kullanımda görev yapan alt vitesleri kısaltarak otomobilin hızlanmalarını daha dinamik hale getirmek, diğer taraftan da tasarruflu sürüşlerde görevi üzerine alan üst viteslerin ekonomi potansiyelini yükseltmek. Üst viteslerin daha uzun oranlı olması sürüş hızlarında motorun daha az devir çevirmesini sağlıyor. Daha az devir de daha düşük tüketim anlamına geliyor.

Makyaj öncesi F20’de kullanılan 8 ileri şanzımanın 6. vites oranı 1.00, 7. vites oranı 0.84, 8. vites oranı ise 0.67 idi. Yeni 8 ileri şanzımanda ise 6. vites oranı yine 1.00; ancak yapılan ince ayarlar ile 7. vites oranı 0.82’ye, 8. vites oranı ise 0.64’e uzatılmış (Oranın 1’den uzaklaşması daha yüksek tasarruf potansiyeli ve daha az tüketim anlamına geliyor) Son dişli ise değiştirilmemiş: 2.65. Tüm bu müdahaleler ile motordan güç çalan otomatik şanzımanın neden olabileceği verim kayıpları engellenmiş.

——– ek bilgi ——–

BMW 116d Automatik’in vites ayarları ve hızları

8. viteste: 1.500 devirde 100 km/h (Manuel kullanımda bu düşük devir düzeyinde 8. vitesi kabul etmiyor), 2.000 devirde 135 km/h, 2.500 devirde 165 km/h, 3.000 devirde 200 km/h

7. viteste: 1.500 devirde 80 km/h, 2.000 devirde 105 km/h, 2.500 devirde 132 km/h, 3.000 devirde 155 km/h

6. viteste: 1.500 devirde 66 km/h, 2.000 devirde 88 km/h, 2.500 devirde 110 km/h, 3.000 devirde 132 km/h

5. viteste: 1.500 devirde 53 km/h, 2.000 devirde 70 km/h, 2.500 devirde 88 km/h, 3.000 devirde 105 km/h

——– ek bilgi sonu ——–

BMW 116d tasarruflu sürüşte 3.3 litre/100 km’ye kadar düşebiliyor. Otomobilin karma tüketimi de mükemmel: 116d toplam 985 km’lik kullanımda 49,88 litre motorun tüketti. Bu da ortalama 5.0 litre/100 km tüketim anlamına geliyor. 985 km’lik sürüş sonunda ulaşılan bu ortalama tüketim rakamının içerisinde yukarıda detaylı olarak aktardığım 102 km’lik tasarruf sürüşü deneyimine ek olarak 103 km şehir içi kullanım ve 100 – 140 km/h ile yapılan 780 km şehirdışı ve otoyol kullanımı var.

Otomatik Şanzımanı Manuel Kullanmak

8 ileri otomatik şanzımanı manuel olarak da kullanılabilmek mümkün. Bunun için şanzıman sürüş (D) konumundayken vites kolunu sola çekip kendinize doğru yaslamanız gerekiyor. Vites kolundan doygun bir ses çıkıyor ve size şanzımanın manuel moda geçtiğini haber veriyor. Bu sırada gösterge panelindeki yol bilgisayarı ekranının üzerinde de vites konumu (D) yerine manuel mod ve seçili olan vites (örnek olarak M4) gösteriliyor.

Manuel moda geçildiği anda ZF-8HP kendisini 2 vites aşağıya alıyor, örnek olarak 7 ile ilerlerken vites 5’e düşüyor, devir saati tırmanıyor, motordan etkileyici sesler gelmeye başlıyor, devir ile artan güç ve korunan tork sürücüyü daha fazlasını yapmak için motive ediyor. Bu sırada gerçekleşen değişim ise istenirse iDrive ekranından spor göstergeler ile takip edilebiliyor.

Manuel kullanımda, otomatik şanzımanın yaptığı gibi sürüş moduna uygun olarak belirlenmiş devirde değil dilediğiniz an dilediğiniz vitesi seçebilme imkanının olması keyfi yükseltiyor. Ancak burada da 2 neden ile sınırlar var: BMW’nin yazılımı motorun sağlığını korumak ve verimlilik için sürücüyü vites değişimlerinde tamamen özgür bırakmıyor. Örnek olarak, çok düşük devirlerde uzun ayarlı yüksek viteslere geçmiyor. Ya da yüksek hızda giderken vites düşürmek istediğinizde motor devri tehlikeli şekilde artacaksa şanzıman sürücüyü dinlemiyor ve vites düşürmüyor.

BMW’nin Özüne Dönüşü: 1.5 Litrelik Motorlar

ve unutmadan: Yeni BMW motorlarının (B38 ve B37) 1.5 litre hacminde olması birçoklarına garip gelmiş olabilir. Çünkü 30 yıldır BMW’nin baz motorları 1.6 litre hacmindeydi. Ancak bu 1.5 litrelik motorlar BMW için bir ilk değil, tam tersine köklere dönüş anlamı taşıyor.

Sıralı 6 silindirli motorların BMW geçmişindeki özel bir yerinin olduğunu bu üretici ile biraz yakından ilgilenen herkes bilir; ancak 1.5 litrelik makineler de BMW hafızasında önemli bir yere sahip. Üreticinin bugün hem çizgileri hem de teknik altyapısı ile sahip olduğu dinamik kimlik yaklaşık yarım yüzyıl önce New Class adı verdiği sedanlarla yaratılmıştı. İlk New Class olan BMW 1500 1962 yılında 1.5 litrelik bir motor ile yola çıkmıştı. Otomobilde bulunan M10 kodlu bu atmosferik motor Alexander von Falkenhausen tarafından geliştirilmişti ve 80 HP üretiyordu. O dönemde bu güç seviyesi ancak 1.8 – 2.0 litre motorlardan alınabilirken üstte konumlandırılan egzantrik mili (SOHC) ve kısa tasarlanan stroklar ile motor bu güç seviyesini yakalıyordu.

1.5 litrelik M10 motor asıl ününü ise Formula 1’de kullanılmaya başlandıktan sonra yaptı. M12 kodu verilen turbo beslemeye sahip bu versiyona 1.500 HP güç üretiyordu. 1.5 litre hacimden 1.500 HP güç alan M12 Formula 1 tarihini değiştirdi. Ulaşılan güç seviyesinin ardından FIA önce kuralları değiştirerek turbo motorlu otomobilleri yavaşlatmak için yakıt sınırlaması getirdi, ardından da Formula 1’de turbo devrini bitirdi.

Lastikler

BMW 116d’de 205/55 R 16 ölçüsünde Bridgestone Turanza ER300 Eco Pia Run on Flat lastikler bulunuyor. Bu lastikler Turanza serisinin en yeni ürünü olan Bridgestone Turanza T001’e göre daha sert kalıyor. Bridgestone, ER300 lastiklerin sırt deseninde bazı iyileştirmeler yapmış. Bu lastiğin asimetrik sırt desenine sahip, lastik tabanının iç tarafta kalan yarısı ıslak zeminde su tahliyesi için diagonal oluklara, dış tarafta kalan yarısı ise kuru zeminde tutunma için dikey paralel çizgilere sahip. Bridgestone lastiklerin bu “update” versiyonunda tabanın dış yarısına da diagonal kesikler eklemiş.

Sonunda

BMW 116d’nin yeni 1.5 litrelik dizel makinesi (B37) tüm BMW dizellerinin sahip olduğu motor özellikleri ve altın oranlar muhafaza edilerek yaratılmış bir motor. Uygulamada ise ideal bir dizelden tüketim ve performans anlamında beklenen her şeyi karşılayabilecek kapasiteye sahip: Daha 1.750 devirde 270 Nm tork üreten bu motor rahatça 5.000 devirin üzerine çıkabiliyor, bu sayede düşük devirlerde sessiz ve ekonomik yolculuklar gerçekleştirmek de, devir bandını sonuna kadar kullanıp dinamik sürüşler yapmak da mümkün hale geliyor. Motorun düşük ve rahatsız edici olmayan gürültü seviyesi ve ayrıca devirlenme özelliği ise B37’nin kalıtsal dizel hastalıklarını taşımadığını gösteriyor.

BMW 116d, çift karakterli bu motorun her iki yöndeki yeteneklerini göstermesi için 3 önemli özelliğe daha sahip: Birincisi, otomobilde kullanılan 8 ileri otomatik şanzımanın yeni oranları hem daha düşük tüketim ve Co2 emisyonu hem de daha fazla dinamizm sağlıyor. Şanzımanın tasarruf ve performans anlamında otomobile katma değeri getirdiği ağırlık farkının çok üzerinde. İkincisi, EfficientDynamics programının bir parçası olarak otomobilde sunulmaya başlanan Coasting modu sayesinde otomobili yol şartları ve coğrafyayı tanıyarak kullanmak tüketim rakamını inanılmaz seviyelere çekiyor. Kazanılmış Hızda Sürüş özelliğini akıllıca kullanmak için ise 116d’de gaza ne zaman basıldığı kadar ne zaman basılmadığı da önemli. Otomobil, yolu tanıyarak kullanıldığında ve coğrafi şartlara dikkat edildip gaz pedalı doğru zamanda bırakıldığında inanılmaz bir tasarruf potansiyeli taşıyor. Ve üçüncü olarak BMW kimliğinden taviz vermeyen mükemmel şasi de otomobilin bu iki yönlü potansiyelini açığa çıkarmak için uygun altyapıyı hazırlıyor.